O ki yarattığı her şeyi güzel yapmış ve insanı yaratmaya çamurdan başlamıştır.
Sonra onun neslini dayanıksız bir suyun özünden yaratmıştır.
Sonra onu şekillendirmiş, ona rûhundan üflemiştir. Sizin için işitme duyusu, gözler ve kalpler yaratmıştır. Ne kadar da azınız şükrediyor!
"Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman biz mi yeni bir yaratılışta olacakmışız?" derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.
De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği sizi vefat ettirecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."
Secde Suresi 7-11. ayetler
Secde suresi 7. ayetten itibaren, önce insanın nasıl var edildiği anlatılıyor
akabinde de nasıl yok olacağı. Toprak olacak bedenimiz. Sağlığımız, güzelliğimiz yok olacak. Para, ev, araba neyimiz varsa burada, dünyada kalacak. Anne, baba, kardeş, arkadaşlar hiçbiri bizimle gelmeyecek. Bizim için, bize özel görevlendirilmiş ölüm meleği gelip "biz"i alacak sadece.
Biz aslında neyiz, kimiz? Aynaya baktığımızda gördüğümüz yüzler miyiz? Ya da içinde bulunduğumuz bedenler mi? Sahip olduğumuz maddi olanakların gerçekten sahipleri miyiz? Bugün yanımızda olan aile ve dostlar o gün gelip ölüm meleğimizle buluştuğumuzda da yanımızda olacaklar mı?
Secde suresindeki bu pasaj bana şunu düşündürüyor; "ben" Rabbimin üflediği o ruhum aslında. "Ben" olarak tanımlayabileceğim tek şey, beni ben yapan şey o ruh. Onun dışındaki her şey bana verilen ve dilendiğinde benden alınabilecek şeyler. Tüm mal varlığımı bir anda kaybetsem buna kim engel olabilir? Kollarım, bacaklarım, göz ve kulaklarım benden alınsa kim geri verebilir bana bunları? Ve tüm bunlar olmasa da ben hala yaşamaya devam edebiliyorsam demek ki tüm bu sayılanlardan farklı bir şeyim "ben". Bunlar olmadan yaşayabiliyorsam, ölüm meleği geldiğinde hiçbirini yanıma alamıyor, arkamda bırakıyorsam ben gerçekte neysem işte o şey olarak Rabbimin huzuruna çıkacağım ve bana ait sandığım ne varsa hepsinin hesabını bir bir vereceğim.
Başta hesabını vereceğim şey bana bu dünyada verilen zaman olacak belki de. Çünkü ölüm meleği geldiğinde artık zaman denilen kavram da benim için geçerli olmayacak, onu da geride bırakacağım.
İnsanın Anlam Arayışı kitabında Viktor Frankl şöyle söyler:
"Bir insandan bir şey dışında her şey alınabilir; insan özgürlüklerinin sonuncusu yani belli koşullar altında insanın kendi tutumunu belirlemesi, kendi yolunu seçmesi."
Elimizden alınamayan tek şey seçim yapabilen özümüz, gerçek biz olan o ruh. Ve ahirette de bize sorulacak şey yaptığımız seçimler olacak.
Peki bu ruhu ne şekillendirir? Rabbimiz her nefse takva ve fücurunun ilham edildiğini söyler(Şems suresi 8. ayet). Takvanın yani Allah'tan sakınmanın kuralları belli, herkes için ortak ilkeler. Ama fücur yani benliğimizdeki kötülük ve zayıflıklar işte bu herkes için farklı farklı. Bu farklılıklar aile, çevre, genetik vb. faktörlerden kaynaklı olabilir. Bu sebeple psikoloji, sosyoloji, antropoloji vb. alanlarda okuma yapmak insan ruhunu tanıma -dolayısıyla kendi özümüzü tanıyıp ona yaklaşmamızda büyük fayda sağlayacaktır.
Yine İnsanın Anlam Arayışı kitabından bir alıntı yaparak yazımı bitirmek istiyorum:
"İnsanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil kararlara bağlıdır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder